
Kadın dediğin evlenene kadar annesinin-babasının dizinde dibinde, evlendikten sonra da kocasının bir adım gerisinde uslu uslu durur, durmalıdır. Sormadan söylememeli, şikayet etmemeli, üzerine vazife olmayan işlere karışmamalı, sesini yükseltmemelidir. Tez elden çoluğa çocuğa karışmalı, mümkünse okumamalı, çok bilmemeli, kocasına iyi bir eş, çocuklarına iyi bir ana olmalıdır. Bilinç seviyesi; neyi hangi markette daha ucuza bulabileceğini bilmekten öteye geçmemeli, konuştuğu en önemli konu o akşam televizyonda hangi dizi karşısında beynini uyuşturacağı olmalıdır. Yoksa ne mi olur? O güzelim kadıncağız zavallı Pınar Selek gibi olur!
Neden herkes gibi normal bir lisede, normal insanlarla beraber okumadı ki bu kadın? Notre Dame De Sion’da ne işi vardı ki? Anarşist olmak için bu okula gittiği apaçık ortada. Sonrasında yaptığı aşırılıkların temellerini bu okulda atmış işte. Liseden mezun olunca da kimse uyarmamış ki, gidip Mimar Sinan’da üstelik Sosyoloji okumaya cesaret edebilmiş. E bir de okulu birincilikle bitirince zaten şüphe etmeye gerek kalmamış artık. Mezun olur olmaz okulun çıkış kapısında tutuklanmaması bile mucize.
Zaten Sosyoloji gibi bir bölümü Türkiye’de okumak demek, hem öğrendiklerini en etkin biçimde kullanabileceğin bir ortamda yaşamak demek, hem de ne yazık ki bir sürü saçma kuralla mücadele etmek demek. Pınar ablacım da durmamış, dinlenmemiş, hemen kolları sıvayıp, en çok malzeme çıkacak alanlara balıklama atlamış. Evli barklı kadının ne işi var transeksüellerin, travestilerin arasında diye düşünmemiş, araştırmış, sormuş, konuşmuş, bir de üstüne üstlük biriktirmiş, kitap yazmış (bkz. Maskeler, Süvariler, Gacılar). Bu kadarla uslanmış mı? Yok, o anarşist ruh bir kere sahip oldu mu bedene, bir daha Papa 16.Benedikt de gelse çıkaramaz onu ordan. Kadın durup dinlenmek bilmemiş. 38 yaşında koskoca insan olmuş, Mısır Çarşısı bombacısı olduğu iddiasıyla 2,5 yıl hapsedilmiş, hakkındaki suçlamalar durmamış, tekrar etmiş ama o yine de doğru bildiğini söyleme inadından vazgeçmemiş. Akıllı, uslu olup yerine oturmamış.
Sadece ezilmiş ve ezilmekte olanlara değil, toplumda baskın olduğu düşünülen, bilinen erkek ırkına da saplamış sivri kalemini. Pembe nüfus cüzdanınla, elinin hamuruyla, ne diye karışırsın güzel ülkemin güzel askerlik kurumuna? (bkz.Sürüne Sürüne Erkek Olmak). Kadın ya, rahat rahat “ben anti-militaristim” diye bağırabilir tabi. Ayrıca sürünmek o işin özü değil mi kardeşim? Sen askerliğinden şikayet eden erkek gördün mü? Hepsi milyonlarca hikayeyle, anıyla dönmüyor mu herşeye rağmen? Sosyolog ya işte, her alana ayak basmış olmak şart sanki!
Bunca suça (!) yenilerini de eklemekten çekinmemiş Pınar ablamız. Amargi Kadın Dayanışma Derneği ile de feministliğini göstermekten çekinmemiş. Bir de tüm bunların üzerine sanata bulaşınca tuza bibere gerek kalmamış. Sokak Sanatçıları Atölyesi de Pınar Selek’in etinden sütünden faydalanmış. Zaten yapısı gereği, kendini ezilenlere, dışlananlara, ötekilere adayan bir insan olduğu için kendini ortaya atıvermek aşırı bir şey değil, hayat tarzı haline gelmiş.
Zamanında ebeveynlerinin; durulmasına, durmasına, uslanmasına yardım etmediği Pınar Selek, evlenip kocasından da destek görünce iyice anarşist olmuş işte! Artık Pınar’ı kurtarmak (!) , normale döndürmek, toplumda kabul gören bir birey haline getirebilmek imkansız. Gencecik yaşında yollarına baş koyduğu “duyarlı, araştıran, yardım eden, mücadeleci insan” figürünün her zaman kaybeden taraf olduğunu anlamış mıdır acaba? Bu insanların zorbalar tarafından susturulduğunun, sindirildiğinin, suçlandığının farkında mıdır artık? Yoksa sonuna kadar yine de susmayıp, bağıra bağıra mücadele edecek midir? Sanırım, bunca zaman doğru bildikleri uğruna yaşamış biri bundan sonra da susmaz, susamaz!
Simsiyah
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder